Puslu bir sonbahar gecesi dere kenarında, her yönüyle ürkütücü bir cina- yet işlenir. Bu beklenmedik gelişme köyde yaşayan ve kırk yaşını aşmış herkesi tedirgin eder. Çünkü köyde buna benzer olaylar en son onların çocukluk yıllarında yaşanmıştır. Ve o zamanlar her gece kâbuslarla uyan- malarına sebep olan bu tür olayların tekrar başlamasından endişelidirler.
Uzun zamandır sükûnete alışmış köye jandarma araçları gelip gitmeye başlar. Bitmez tükenmez sorgulamalar, cinayete kurban giden ağaya son zamanlarda selam veren, hatır soran herkes üzerinde oluşan farklı boyuttaki şüphe emareleri yüzünden köyde hayat birçokları için çekilmez bir hâl alır.
Köy henüz bu cinayetten kaynaklanan korkuyu üzerinden atamamışken, öldürülen ağanın beraber iş tuttuğu ve en yakın arkadaşlarından biri olan diğer ağa da benzer şekilde öldürülür. Peş peşe yaşanan bu iki cinayet ile otuz yıl önce köyde gerçekleşen bir ev yangını arasında bağ kurmayı gerektirecek ipuçları yakalayan ilçe jandarma komutanı Timur Yüzbaşı köyün üçüncü ağası üzerinden ve katil nihai hedefini gerçekleştiremeden onu yakalamak için gecesini gündüzüne katmaktadır.
Arkasında bıraktığı ipuçları ile adeta yakalanmak istediğini belli eden bu sıra dışı katilin böylesine korkunç cinayetleri işleme gerekçesi ne olabilir? En önemli soru ise; köyün üç ağasının ortak paydası olan ve sonlarını hazırlayan sır nedir?