Ve içimde birtakım sualler gün be gün serpilip büyüyordu:
Acaba ben mi hamdım, yoksa şu hayata henüz yavru bir balık misali salınmıştım da farkına mı
varamamıştım? Eğer yolumuz baştan tayin olunmuşsa, niçin suâl etme kudreti bahşolunmuştu bize?
Yok eğer hayat bizden bir cenk murâd ediyorsa, hangi silâhlarla donatıldık? Ve her kulun takati,
nasîbi bir midir?
Velhâsıl insan doğduğu yeri, ailesini, lisanını, kesesindeki akçeyi, hattâ itikadını bile seçemez;
bunu herkes bilir. Daha gözlerimizi açmadan, kendimizi başkalarınca tertip olunmuş bir
âlemin içinde buluruz. Doğru ve yanlış, iyilik ve fenalık, iman ve inkâr… hepsi usul usul içimize işler.
Birinin deniz kıyısında eline harita verilerek sefere yollandığı, diğerinin çöl ortasında yarım
kırba suyla yol aradığı bir dünyada, hakikaten herkes aynı imkâna mı mazhar olur; yoksa biz mi
öyle zannederiz?
Sonra büyür, tecrübe kazanırız; ve bir gün fark ederiz ki, hür irade sandığımız nice tercih, aslında
bizden önce karara bağlanmıştır. Belki zekâ dahi bir lütuf değil; yalnızca nesilden nesile intikal
eden bir mirastır. Lâkin tuhaf olan şudur: bütün bunların içinde dahi insan, kendini mesul
hissetmekten geri duramaz.
Belki de mesele, “tamamen hür müyüz, yoksa değil miyiz” suali değildir; asıl mühim olan, o iki uç
arasında kalan gri sahayı fark edebilmektir. Kimi ömrü boyunca bu aralığı görmeden yaşar, kimi
ise orada asılı kalır.
İşte ben o gece, tam da o aralıkta kaldığımı sezdim.
Ne tamamen tayin edilmiş bir hayatın içindeydim, ne de kendi elimle yeniden kurabileceğim
bir kaderin sahibi. Yalnızca, niçin nasibimin bu denli dar tutulduğunu anlamaya çabalıyordum.
Hüzün, içimde her gün serpilen bir ökse gibiydi; gecenin o saatinde damar damar ruhuma sızıyor,
yakama yapışıyordu. Yağmur tanelerinde gördüm kendimi:
Göğsünden koptuğu semadan hızla düşüp toprağa çarptığında yok olan her damla, içimdeki
karanlığa karışan ayrı bir ihtimaldi.
Balkona çıktım. Soğuk rüzgâr yüzüme çarptı.
İstanbul’un kokusu genzime doldu: is, yosun ve tuzun ağır karışımı…
Bu kokuda tuhaf bir hâl vardı; sanki her an bir fırsatı ıskalıyor, bir şeyler içimde kayıp gidiyordu.
Ve gecenin o saatinde, herkes yol alıyor gibiydi; ben ise olduğum yerde çakılı kalmıştım.
top of page
Stok kodu: Zeyd Göker Yekeler
450,00₺ Normal Fiyat
427,50₺İndirimli Fiyat
bottom of page
