Yaşamlar boyunca bizlerden tek bir seçime, tek bir role, tek bir renge sıkış-
mamız beklendi. Bu senaryoda ya siyah olabilirdik ya da beyaz. Oysa içimizde
hep daha fazlası olduğumuzu haykıran bir ses vardı; çoğulluğun tekilden
daha gerçek olduğunu fısıldayan, kendi renklerimizle özgürce parlamamızı
isteyen derin bir ses.
 
Benim bakış açıma göre, Lilith’in direnişinde, Adem’in saf kalbinde ve
Sophia’nın kadim bilgeliğinde bu sesin yankısını buluyoruz. Onlar yalnızca
birer mit değil; taşıdıkları enerjiler, içimizde uyanmayı bekleyen kadim
hatıralar. DNA’mızda kayıtlı en eski çağrının, özümüzde saklı duran rengârenk
ışığın izlerini taşıyorlar.
 
Bu kitap, unutulmuş olanı hatırlatmak için bir çağrı. Beyazın tekil değil çoğul
olduğunu hatırlatan bir yolculuk. Sayfalar ilerledikçe kadim sembollerin dili,
arıların bilgeliği, gölgemiz ve ışığımız iç içe dokunarak sana rehberlik ediyor.
Tekilliğin dar kalıplarına sığmayacak kadar geniş, rengârenk bir bilinci uyan-
dırmanı ve kendi renklerinle cesurca parlamanı hatırlatıyor.
 
Ve belki de en çok bir davet bu satırlar: siyah ile beyaz arasına sıkışmadan,
kendi rengini cesurca yaşama daveti.
 
Hatırla güzel ruh, çünkü hikâyemiz sen bütün renklerinle parladığında
tamamlanacak.
 
 
Şahsi instagram: @icimdeki_sophia
Kapak görsel: @serkancelikstudio
Youtube hesabım: icimdeki_sophia