Aptallık... Herkesin uzaktan kolayca teşhis ettiği ama yaklaştıkça tanıyama- dığı o garip hâl.
Peki ya aptallık, sadece başkalarının sorunu değilse? Ya zekâsına güvenen, analitik düşünen, sorgulayan ve “ben asla yapmam” diyenlerin de içten içe taşıdığı bir virüsse?
Bu kitap, aklın kusursuz olmadığını, hatta bazen en büyük yanılgıların en parlak zihinlerden çıktığını cesurca ortaya koyuyor.
Göz göre göre yapılan hataların, gururla savunulan saçmalıkların ve zihin oyunlarının izini sürüyor.
Zekâya körü körüne güvenmenin nelere mal olabileceğini; toplumun, kültürün, egonun ve bireysel kör noktaların nasıl birer tuzağa dönüşebileceğini gözler önüne seriyor.
Kimi zaman kahkahayla güldürüyor, kimi zaman düşüncelerimizin karanlık köşeleri- ne ışık tutuyor.
Sayfalar ilerledikçe fark ediyorsun ki; aptallık, yalnızca eksik bilgiyle değil, fazla- lıkla da besleniyor. Ve en tehlikelisi, zekâyla kol kola gezdiğinde ortaya çıkıyor.
Bu kitap bir aynadır. Ve o aynaya bakmak her zaman kolay değildir. Çünkü seni sade- ce başkalarının değil, kendi düşünce kalıplarının da sorgulanmaya açık taraflarıyla yüzleştirir.
Okudukça anlamaya başlıyorsun: Aptallık bazen yalnızca bir anlık gaflet değil, tekrar eden bir kalıp, alışkanlık hâline gelmiş bir düşünce tarzıdır. Ve çoğu zaman, dışarıdan değil içeriden gelir.
Bu bir suçlama değil. Bu, insan olmanın karmaşıklığını ve trajikomik taraflarını dürüstçe masaya yatıran bir davet.
Kendini zeki sananlara, zekâsına güvenenlere, hayatı kontrol ettiğini düşünenlere...
Aptallığın algoritması çözülmeye hazır.
Peki ya sen, kendi kodlarını çözmeye cesaretin var mı?
Bir gerçeği öğrenmek ister misin? Zekân seni kurtarmaz... eğer ona güven- meyi abartırsan.