Farfara evlerinin döşemesini, rivayete göre ismini Fatih Sultan’ın orada gezerken yer altı sularının sesini duyarak verdiği, Hor Hor Antika Çarşısından satın aldığı çalışma masasıyla tamamlamıştı. Köydeki tek düze yaşamlarından sonra vakit yaratıp ziyaret ettikleri meşhur İstanbul çarşı ve pazarları karısının da gitmeye can attığı mekanlardı. Eksikleri hala vardı, çocuklar emin ellerde büyük annelerinde ama gözden ıraktı. Sadece ana babalarından değil, eğitimlerinden de çok uzak kal- mışlardı. Görünen Zelenski ve Putin savaşın sonunu getirmemekle kalmayacak, ondan besleneceklerdi. Neredeyse yedi ay geçmişti. Bu satrançta, aldım verdim ben seni yendim derken oyunun mızıkçısı Rusya ile dünyanın aklına uyup da kafa tutan Ukrayna’nın son kurşun atılana kadar durası yoktu. Onların derdi dünyayı germiş, Bidenovski bizim memlekete komşu ülkeleri üslerle doldurmuş, Moskoflar da Avrupa’ya kışın ayazda bırakma cezası vermişti. Bu gerçekleri gelin de kanıksamış, Türkçe öğrenmekten yeni yaşamına ayak uydurmaya her konuda beynini ve ruhunu ateşlemişti.
“Yarın bu aşk meşk halini bir konuşayım, yetti artık” diyebildi öteki Ben’ine.
Sabahı sabah etti uyuyamadı, cümleleri öyle eviriyor böyle çeviriyor; azarlamayı da kayıtsız kalmayı da sindiremeyip ne diyeceğini bulamıyordu. İmdadına horozun feryat figan ötüşü yetişti. Daha fazla yatmayıp fırladı, birkaç gövdesiyle gerinme kol bacak savurma hareketiyle gücünü topladı, on dakika içinde çayı ocağa koyacak kadar hızlandı. Televizyonun açma düğmesine basmasıyla bir cehennemin içine düştü. Maraş’ta sabahın 4’ünde olan deprem Güneydoğu Anadolu’yu yerden yere vurmuş, Suriye’yi bile etkilemişti. İlk haberlerdeki deh- şet, günler içinde katlanarak büyüyecek; ölenin kalanın sayısı bilinemeyecekti.
Yazar; ilk romanında köyden dünyaya açılan buğday çiftçisi bir ailenin üç kuşak bireylerinin yaşamını, dönemin tarihe mal olan olayları eşliğinde yansıtıyor. Oku- yucunun duygusu, düşüncesi ile kendisini bir yerinden içinde bulacağı memleket ve dünya halleri.